Kültür Sanat

Müzik ve Kadın Üzerine

Bu yazımızda “Müzik tarihinde neden büyük bir kadın sanatçı yok?” Müzik alanında tarih boyunca kadınlar, önemli müzik yorumcuları olarak kabul görürken, neden bestecilik ve müzikal yaratıcılık, daha çok erkeklerle ilişkilendirilen bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır? Müzik sanatında cinsiyet faktörleri önemli midir? Gibi sorulara karşılık bulmaya çalışacağız.

Kadının müzikteki yerini sorgulayan araştırmalar bazı feminist hareketlerden ve antropoloji biliminin gelişimiyle olmuştur. Batılı araştırmacılar toplumsal cinsiyetin insanda tabii olarak gelişmediğini aslında kültür aracılığıyla oluştuğunu iddia etmektedirler. Bu iddiadan yola çıkarak kültür kaderdir algısı güçlenmektedir. Etnomüzikologlar müzik performansının, temel toplumsal cinsiyet değerlerinin sürdürülmesinde bir araç olduğunu deneyimlemişlerdir. Feminist hareketler kadının müzikal davranışları konusunda araştırma yaptıkça, tarihsel algılar, kadın lehine gelişme göstermektedir.

Kadının müzikte ileri seviyede ürün ortaya koyamamasını insan-doğa etkileşiminde arayan Mason’a göre “ Erkekler hayvanlar dünyasıyla ilişki halindeydiler ve sürekli olarak onlardan ders alıyorlardı, onları gözlemleyerek dinsel törenlerde, oynadıkları oyunlarda ve müzikte onlara özendiler. Kadınların öğretmenleri ise yuva yapıcılar olan örümcek ve karıncalardır” der. Bu görüşü destekler nitelikte olan Reed “ Kadın insan-doğa etkileşiminde ‘üretici’ rolü benimserken, erkek ‘yıkıcı’ olanı seçer. Kadınların doğayı yapay bir malzeme olmaksızın dönüştürme becerilerine, müzikal ifade biçimi olarak çoğunlukla şarkı söyleme eylemini seçmeleri örnek gösterilebilir. Erkekler ise genellikle saygın olarak görülen çalgı çalmayı tercih etmişlerdir” şeklinde görüş bildirmektedir. Neden müzik tarihinde büyük kadın bestecinin olmadığı sorusunu, kadınların genetik özelliklerinde arayan araştırmacılar da mevcuttur. Upton’a göre kadınlar nesnellikten, yoksundur. Yergilerle başa çıkamaz ve önyargılarla mücadele edemez. Kadınların bu özelliği onları büyük bir besteci olmaktan yoksun kılar. Edith Brower’a göre ise “müzik duyguların dili ise erkekler kadınlardan daha duygusaldır, bu büyük bir kadın besteci yokluğunu açıklar” der. Bu düşüncelere karşı olarak son zamanlarda yapılan araştırmalar müzik pratiğinin biyolojik farklılıklara dayanmadığını, kültürel cinsiyetin dayatması olduğunu ortaya koymuştur. Hindistan’da ve Anadolu’da yapılan araştırmalar müzikle ilişkilendirilen genç kadınların birçok önyargı ve kurallarla karşılaştığını ama yaşı ilerlemiş kadınların müzik icrasını daha rahat koşullarda sürdürdüğünü ortaya koymaktadır. Toplumlarda genç kadının müzikle uğraşması cinsiyetle bağdaştırılmış, kadını küçültücü ve erkeklere bağımlı hale getirmiştir. Tabi bu durum müzikle ilgilenen genç kadını yerli kadınlara göre daha sosyalleştirmekte, yerli kadınlar müzisyen kadını yererken içten içe de kıskandırmaktadır. Bazı Kuzey Amerikalı yerli kültürlerde kadın ve erkeğin şarkı söylemelerinde ses seviyeleri eşit olabilir fakat tabular kadının özel günlerinde seremonilere katılmasını engellemiştir. Piyanist ve eğitimci Amy Fay sorunun kaynağının cinsiyetten farklı sosyalleşme sanatında yattığının ve “bir erkek Beethoven yetiştirmek 50. 000 yıl aldı; ama eminim ki kısa bir yüzyılda bir kadın Beethoven yaratılabilecek” şeklinde düşüncesini ifade etmiştir. Gelibolulu Mustafa Ali “ Görgü ve Toplum Kuralları Üzerinde Ziyafet Sofraları” adlı eserinde çalgıların erkek ve dişi olarak sınıflandırmıştır. Buna göre çeng, kemençe, def gibi çalgıların kadınların çalmasının uygun olacağını ifade etmiştir. Bu durum Stokes’in tezini desteklemekte olup, Stokes “müziğin, bir çalgının hangi cins tarafından çalınacağına toplumsal cinsiyetin karar verdiğini” belirtmektedir.

Kapsamlı araştırmalar iki cinsiyetin müzik üretme yeteneği konusunda farklı olmadıklarını, kadınların dışlanmasını toplumsal engellere bağlamaktadır. Tarih boyunca kadınların içinde bulundukları durum, müzik yapmaları için gereken şartlarla uyuşmamaktadır. Kanaatimizce tarih boyunca kadınların müzik eğitimi almamaları ve yaratıcı çalışmaları sağlayacak ekonomik bağımsızlığa ulaşamamaları kadınların büyük eserler üretememelerindeki neden olmuştur. Son dönemde ki toplumsal algının değişmesiyle birlikte,  kadının sosyal statüsünün ilerlemesi, her meslek grubunda yer alması ve bu alanlarda büyük eserler vermesi düşüncemizi destekler niteliktedir. Günümüz sanatı ve biliminde kadınların üstün eserler ortaya koyması, geçmişte ortaya konulmuş kadınlar hakkındaki birçok olumsuz yargıyı çürütmektedir.

 

Kaynaklar:Ruşen ALKAR; “Müzik ve Toplumsal Cinsiyet” (Makale)

Zeynep Gülçin ÖZKİŞİ;Kadın Besteci Sorunu: Cinsiyet Rollerine Ve

Kadınların Yaratıcılıklarına İlişkin Yargılar” ,TurkishStudies, Ankara,2013

Şeyma Ersoy Çak, Ş.ŞehvarBeşiroğlu; “Avrupa Müzik Çalışmalarında Kadın”(Makale)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir